Dünya Nükleer Santrallerden Kaçarken Nükleer Otomobiller Ortaya Çıkarsa!..
Nükleer güce dair araştırma yaparken öğrendim ki mühendisler otomobillerde kullandığımız fosil yakıta ikame olarak nükleer gücü bile denemişler. İlk çalışma 1958 yılında Ford tarafından duyurulmuş. Ford Nucleon adıyla anılan nükleer konsept hiçbir zaman üretilmemiş ancak Ford mühendisleri o zamanın teknik ve teknolojisini zorlayarak her detayı çalışmış.
Nükleer denizaltılarda kullanılan uranyum füzyonuyla buhar motoru çalıştırma teknolojisinin küçük ölçekli bir modelini taşıması planlanan otomobil her yönüyle çok farklıydı. O döneme kıyasla çok ileri teknoloji ve geleceği yansıtan görünüme sahip otomobil sayısız bilimkurgu filmi, kitabı ve bilgisayar oyununa ilham kaynağı oldu.
Ford mühendislerinin ilk düşüncesi tabi ki böylesine bir ilham kaynağı olmak değil tek şarjla 8000 km. yol kat etmekti.
Ford Nucleon ellilerin sonunda hayata geçseydi ulaşım ve enerji üretimindeki ilerleyişin günlük hayata etkilerini hayal etmek bana 10 yaşında “Back To The Future” filmini izlemiş olmakla aynı zevki veriyor.
Neyse bunları bir kenara bırakıp 60 seneyi unutalım ve bugünün teknolojisiyle tasarlanmış “Cadillac Thorium” adlı nükleer konsept otomobile gelelim. İlk olarak 2009 Chicago Auto Show’da tanıtılan otomobil torum yakıt dışında Ford Nucleon’dan çok da farklı değil. Günümüz teknolojisinin en ileri örneği, aşırı yenilikçi ve farklı tasarım, yüksek güç üretimi ve uzun menzil Cadillac konseptinin de genel ortak özellikleri şeklinde sıralanıyor. Toryumdan güç alan MaxFelaser lazerinin suyu hızla yüksek basınçlı buhara çevirmesiyle çalışan buhar türbinleri 250 kilovat değerinde elektrik enerjisi üretiyor. Elektrik motorlarında kinetik enerjiye dönüştüğünde ise tam 355 beygir güç üretmesi gereken bir konsept doğuyor. 1985’te icat edilen MaxFelaser lazeri yerine Tesla türbini entegre edilmeye çalışılan nükleer enerji üretim sistemi otomobil üreticisi firmalar tarafından benimsense ticari hale gelmesi azami 3 yıl sürer ancak şu anda hayata geçirilip insanlığın hizmetine sunulması kesin görünmüyor.
Cadillac tarafından geliştirilen konseptin en büyük kaybı ise Ford Nucleon kadar ilgi görmemesi. Ellili yıllarda hayallerini atomun gücüyle besleyen insanların yerini nükleer santrallerden korkan ama farkında olmadan elektromanyetik ve radyoaktif alanların içinde hayatını sürdüren modern insan nesli yaşıyor artık. Nükleer santrale hayır diyen, kendini çevreyi korumaya adamış aktivistlerin, fosil yakıt kullanmayan, karbon emisyonu “0”, periyodik bakımlarda atık yağ üretmeyen, ses kirliliğini çözmüş nükleer otomobillere binmesini hayal etmek gerçekten mantığımı zorluyor. Nükleeri kafasından silmiş, çevre kirliliği ve iklim değişikliğinde motorlu araçların çok büyük payı olduğunu bilen birine toryumu ve güvenli teknolojiyi anlatıp, desteklemeye ikna etmeyi aklım almıyor. Zenginleştirilmiş uranyumu her an nükleer savaş başlığına çevirebilecek teknolojiler yerine yüksek nükleer güvenlik teknolojileri geliştirecek devletleri düşünmek belki de sadece zaman kaybı.
http://limitsizenerji.com
03.09.2011