Nicholas Stern: İklim değişikliği, şirketlerin görmezden gelebilecekleri bir konu değil
Artık şirketler iklim değişikliğini sadece kurumsal sorumluluk olarak değil, varlıklarını somut olarak etkileyecek bir şey olarak görmeye başladılar.
İklim değişiyor ve bu yüzyıl içerisinde değişmeye de devam edecek. Yoksul ülkeler, bir yandan daha zorlu bir iklimde gelişmeye ve kendilerini felaketlerden korumaya çalışırlarken bir yandan da ilk ve en sert etkilenenler olacaklar. Zengin ülkeler adaptasyon süresinin tam merkezinde olan kaçınılmaz olarak hareket halindeki insanları, yatırımları ve yeni teknolojileri desteklemek için kendilerine düşen sorumluluğun farkına varacaklar. Ve bunu yaparken gelişme, hafifletme ve adaptasyonun son derece karmaşık şekilde iç içe geçtiklerini görecekler.
“Yaşanabilir Bir Gezegen Projesi: İklim Değişikliklerini Yöneterek Verimliliği Artırmanın Yolları” kitabının yazarı Nicholas Stern, “Artık politika ve stratejik karşılık üzerinde çalışmamız gerek. Bu kitabın esas amacı, şu anda bildiklerimizin emisyonlarda ciddi kesintiler sağlayacak, iklim değişikliğinin etkilerine karşı adaptasyonu destekleyecek olan ölçülü ve planlı politikalara giden verimli ve eşitlikçi yollar için yeterli olduğu. Daha güvenli bir gezegen yaratmak veya bir yandan büyüme ve refah yaratırken, iklim değişikliğini idare etmek için bir tasarım sunuyorum. Bu, bir merkezden planlanan ekonomilerdeki planlama komisyonlarından çıkan ana planlardaki gibi bir tasarım değil. Şu anda ihtiyacımız olan şeyi inceliyor: Stratejiler, uluslararası anlayışlar ve eyleme rehberlik yapacak, dünyanın gördüğü en büyük pazar hatasını düzeltecek ve tüm iş alanlarında ve toplumlarda girişimcilik ve keşif için bir çerçeve yaratarak daha temiz güvenli ve daha sürdürülebilir bir büyüme ve kalkınmayı başarmanın yollarını gösterecek” diyor.
Nicholas Stern, İngiltere Maliye Bakanlığı’nda ikinci daimi sekreter, Başbakanlık Afrika Komisyonu’nda Politika ve Araştırma direktörü, İngiltere hükümeti Ekonomi Servisi başkanı, Dünya Bankası başekonomisti olarak görev yaptı. London School of Economics’te I.G. Patel Kürsüsü Başkanı olarak Asya Araştırma Merkezi’ndeki yeni Hindistan Rasathanesi’ni yöneten Stern aynı zamanda Grantham Araştırma Enstitüsü’nün İklim Değişikliği ve Çevre Bölümü’nün başkanlığını yapıyor. Stern halen Akbank Uluslararası Danışma Kurulu üyesi.
Ülkemizde Doğan Kitap tarafından çıkarılan kitabın çıkarılmasına destek veren Akbank kitabı şu şekilde sunuyor: “Sürdürülebilir çevre için faaliyetlerini yoğunlaştıran Akbank, 2010 yılında hem etki alanı hem de ulaşılan sonuçlar açısından en somut ve farkındalık yaratan girişimlerden birisi olan “Karbon Saydamlık Projesi” ni Sabancı Üniversitesi işbirliği ile hayata geçirdi. Akbank ayrıca Türkiye’de uluslararası standartlara uygun sera gazı emisyonu raporlaması taahhüdünü veren ilk şirket olarak CDP 2010 Global 500 raporunda Türkiye’den yer alan tek kuruluş oldu. Sosyal sorumluluk alanlarımızdan birisi olarak kabul ettiğimiz “sürdürülebilir çevre” için yürüttüğü çalışmalarla dünyaya umut ve ilham veren Lord Stern’ün bu eserini Türk okurlarla paylaşmaktan mutluluk duyuyoruz.”
Nicholas Stern şirketlere ilişkin fırsat ve risklere ilişkin şu bilgileri veriyor:
- Şirketler hem harekete geçmek hem de bunu teşvik etmek için iyi bir noktadalar. Müşterilerini ve çalışanlarını, işlerinin etkileri konusunda eğitebilir ve onların etkin bir şekilde harekete geçmeleri için ürün ve yöntemler geliştirebilirler.
- Artık şirketler iklim değişikliğini sadece kurumsal sorumluluk olarak değil, varlıklarını somut olarak etkileyecek bir şey olarak görmeye başladılar. Sera gazları üzerindeki denetimler, enerji yoğun iş yerlerinin maliyetlerini artıracak ayrıca kamuoyunda iklim değişikliği bilincinin artması, bunun bir markalama ve itibar konusuna dönüştüğünü gösteriyor. Şirketlerin davranışları onlar için çalışmak isteyenlerin kalitesini de etkiliyor.
- Düşük karbon pazarları için ürün ve hizmetler arttıkça şirketler, burada fırsatlar da görüyorlar. 2008’deki McKinsey Anketi küresel yöneticilerin yüzde 60’ının şirketlerinin genel stratejisinde iklim değişikliğinin yer almasının önemli olduklarını düşündüklerini gösterdi. Küresel eylem geliştikçe, şirketlerin konuyu görmezden gelmeleri de o kadar maliyetli olacak. Firmalar, dünyanın giderek karbon sıkıntısına düştüğünü gördükçe bu geçişi yönetmek ve yeni fırsatlara yönelmenin avantajlarını giderek daha çekici buluyor.
- Yine de firmalar konuya verdikleri önemi, somut iş hareketine dönüştürmekte zorlanıyorlar. Ayrıca McKinsey Anketi, iklim değişikliğinin küresel yöneticilerin yüzde 44’ünün gündeminde olmadığını gösterdi. Ancak yöneticilerin pek çoğunun eylemin sonuçları hakkında iyimser olduklarını ortaya koydu. Yüzde 61’i iklim değişikliği ile ilgili konular iyi yönetilirse bunun kara olumlu etkisi olduğunu düşünüyor.
- Şirketler, giderek karbon ayak izlerini gönüllü olarak düşürme vaadinde bulunuyorlar. Böyle yaparak işlerini yapmanın daha enerji verimli yollarını keşfediyorlar. Bu konudaki işbirliğinin bir örneği İngiltere’deki lider gıda ve tüketim malları şirketlerinin (Boots, Marks&Spencer, Unilever, Waitrose ve diğerleri) dağıtım operasyonlarını birleştirerek belli rotalarda araç paylaşımı yapmaları. Bu girişim, bir yandan şirketler için maliyetleri önemli oranda düşürürken bir yandan da gıdanın dağıtımındaki ekolojik ayak izi konusunda endişelenen tüketicilerin isteklerine de cevap vermiş oluyor.
- Sera gazı denetimi güçlendikçe enerji verimliliğini artırmak için girişimler de artacak. İş çevrelerinde verimlilik konularını ele alan şirketlerden biri de Wal-Mart. Şimdiye kadar yapılanlar arasında süpermarket reyonlarındaki buzdolaplarına kapı takarak yüzde 70 enerji tasarrufu yapmak da var. Ekim 2008’de o zamanki CEO Lee Scott, Pekin’deki tedarikçilerinden Wal-Mart’ın sattıkları malların üretim ve dağıtımında tüm tedarik zincirini kapsayan güçlü çevresel ve sosyal standartlar talep etti.
- Enerji sistemlerinin yüksek karbondan düşüğe geçişi, önemli miktarda sermayeyi kendine çeken milyar dolarlı pazarlar oluşturuyor. Bir tahmine göre rüzgar enerjisi, yıllık 30 milyar dolardan 2017’de 80 milyar dolara büyüyecek ve güneş PV de aynı sürede 20 milyar dolardan 70 milyar dolara çıkacak. Bu pazardaki şirketlerin sermayesi, şu anda özel girişimlerden veya özsermaye fonlarından gelerek büyüme fırsatlarından faydalanmak isteyen yatırımcıları kendine çekiyor.
- Düşük karbon ekonomisine geçişte kararlılık, yeni bir keşif ve yaratıcılık dönemi açabilir. Önemli olma potansiyeli taşıyan örneklerden biri, ışıl bozunma denen, biyokütlenin oksijensiz ortamda ısıtılmasıyla ortaya çıkan biyokömür. Yakıldığı zaman biyokömür toprağın verimliliğini artırıyor. Karbon nötrden daha da iyi: karbon negatif, yani CO2’i tasfiye ediyor.
- Karbon pazarları da bu konuda lider rol oynayacak. İklim değişikliğine bağlı küresel gelir akışları büyümeye devam edecek. Sermaye piyasalarını şimdiden yeni fırsatlar bekliyor ve lider finansal kurumlar, hızlı büyüme alanları için pozisyon alıyorlar. Emisyon ticareti dünyaya yayıldıkça, finansal aracıların rolü giderek daha önemli hale gelecek. Karbon, finansal kurumların portföylerinde yeni bir bilanço haline geliyor. Düşük karbon yatırımları en çok gelişmiş pazarlarda mevcut ancak gelişmekte olan dünyada güçlü büyüme potansiyeli var.
- İklim değişikliğinin tüm sektör ve ülkelerdeki firmaların performansı üzerinde büyük etkisi bariz olduğundan hissedarlar, iklim değişikliğinin onları nasıl etkileyeceği hakkında bilgi talep ediyorlar ve şirketlerin bunu stratejik planlamalarına katmalarını istiyorlar. Çoğu zaman, emisyonlar hakkında en temel bilgi bile eksik. İklim değişikliği, artık şirketlerin görmezden gelmeyi seçebilecekleri bir konu değil.
- Çevre konusunda sorumluluk alan ve güvenilir kabul edilen ileri görüşlü şirketler, tüketicilerin, hissedarların ve hükümetin güvenini kazanmanın yanı sıra, rakipleri arasından da sıyrılırlar. Ekonomi kötüye giderken, temiz enerjide giderek daha fazla fırsat ortaya çıktıkça şirketler yeni iş geliştirme yolları bulabilirler.
www.geleceginenerjisi.com
28 Nisan 2011