Gelişmiş ülke olabilmenin sırrı …
Türkiye 70 milyonluk nüfusu ve petrol, gaz gibi kıt doğal kaynaklarıyla enerji alanında dünyanın dışa en bağımlı ülkelerinden biri. En büyük ithalat kalemleri petrol ve petrol ürünleri. Ekonomik küçülme nedeniyle bu yıl yüzde 51.3 azalma olmasına rağmen 10 ayda 12 milyar 210 milyon dolar ödendi. Geçen yıl ise ekim sonu itibariyle petrol ve ürünlerini ithal etmek için ödenen döviz 25 milyar 86.6 milyon dolardı. Doğalgaz ithalatı için de bu yıl 9 milyar 259.7 milyon dolar harcandı. Bu rakam geçen yıl ödenen 14.5 milyar doların yüzde 36.3 altında.
Türkiyenin 2020 yılında ham petrol tüketiminin iki katına çıkması bekleniyor. 2023 yılına kadar da ham petrol ve doğalgazın toplam ithalat faturasının 600 milyar doları bulması öngörülüyor. Yani neredeyse bu ülkedeki 70 milyon insan gelecek 10 yılın bir yılını Türkiyenin petrol faturasını ödeyebilmesi için çalışarak geçirecek. Bir yıl boyunca üretilen mal ve hizmetlerden elde edilen gelirlerin tamamı da Arap şeyhlerinin, yeni Rus oligarklarının cebine girecek.
Sözünü ettiğimiz rakamlar ortalama petrol fiyatlarına göre çıkarılıyor. Türkiyenin ortalama büyüme hızı tutturduğu 2008 yılında 21.7 milyon ton ham petrol ithal ettiğini ve önümüzdeki 10 yılda eski büyüme hızlarının yakalanacağını düşünecek olursak faturalar çok daha yukarılara fırlayabilir. İşin kötüsü kendi kaynaklarımız neredeyse hiç yok. Yıllardır Karadenizdeki 10 milyar varillik ham petrol kaynağından 1.5 trilyon metreküplük doğalgaz rezervlerinden söz edilir ama o hayaller de bir türlü gerçekleşmez. Kendi kaynaklarımızdan çıkan günlük petrol topu topu 28 bin varildir.
Danimarka 30 yıl önce uyanmış
Geçen hafta dünya liderlerinin iklim zirvesi için toplanıp anlaşamadan dağıldıkları Danimarka da petrol fakiri bir ülke. Ama aynı Danimarka bugün dünyada yenilenebilir enerji kaynaklarını en fazla kullanan ve teknolojisini dünyaya ihraç eden bir ülke. Aslında her şey 1973 petrol ambargosu ile başlamış. Hatırlanacağı gibi Mısır-İsrail Savaşı nedeniyle Arap ülkeleri Batılı ülkelere petrol satışını durdurmuş, o zamana kadar 7-8 dolara satılan petrol bir anda 40-50 dolarlara fırlamıştı. O yıllarda otomobil kullanmayı bırakan Avrupalılar işlerine bisikletle gidip gelmeye başlamıştı.
İşte o kritik dönemde Danimarka, Ortadoğu petrolüne bağımlılığını azaltma kararı almış, bunun için uzun vadeli bir strateji geliştirmiş. Otuz yıl sonra bugün, o yıllarda atılan tohumların meyveleri alınıyor. Her şeyden önce Danimarka bu işe, enerji tüketiminde tasarrufun artmasına katkıda bulunacak, bazı vergileri çok yükselterek başlamış. Sanayi ve iş dünyası başlangıçta bu işten çok rahatsız olmuş. Ama bakmışlar olacak gibi değil, dış pazarlarda rekabet güçlerini koruyabilmek için enerji verimliliğini artıracak çareler aramaya başlamışlar. En büyük yaratıcılıklar şartlar zorlaştığında ortaya çıktığı için Danimarkalı sanayiciler hiç kimsenin ilgilenmediği bir alanda, enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji kaynaklarında icatlara başlamışlar.
Danimarka hükümeti de bu çabaları karşılıksız bırakmamış. Çevreyi korumak için toplanan vergiler enerji tasarrufu ve temiz enerji üretmek için geliştirilen yeni buluşları kullanan sanayicilere fon olarak aktarılmış. Bu destek, üreticileri karbon salımı olmayan ürün ve çevreci teknolojilere yöneltmiş. Bu arada ekonomideki bu yeni stratejinin ülkenin rekabet gücünü geride bırakmak bir yana birçok yönden avantajlı hale getirdiği görülmüş. Bugün dünyanın en önde gelen rüzgâr enerjisi, biofuel, soğutma ve verimlilik firmalarının Danimarkadan çıkmasının nedeni bu. Enerji teknolojileri ihracatının, toplam ihracat içindeki payı yüzde 11e kadar ulaşmış.
Cesur politikacılar
Petrol bağımlısı olmaktan kurtulan Danimarka, bugün elektrik enerjisinin büyük bir bölümünü çevreci teknolojiyle uyumlu bir şekilde kömürden elde ediyor. Elektrik üretiminin yüzde 30u ise rüzgâr enerjisi gibi yenilenebilir enerji kaynaklarından elde ediliyor. 1990 yılından beri sera gazı emisyonları yüzde 14 azalmış. Ama ülkede enerji tüketiminin aynı kaldığı bir dönemde gayri safi milli hasıla yüzde 40tan fazla artmış.
Tabii bütün bu işlerin başarılmasında politikacıların cesur ve kararlı davranışları büyük rol oynamış. Petrol lobilerinin, gaz lobilerinin etkisi altına girmemişler. Bu durumu Danimarkadaki yeşil-sosyalist partinin sözcüsü şu sözlerle açıklıyor:
Zengin bir devletimiz var ve onu korumak zorundayız. Bunun için de hep ileriye doğru bakıp geçmişe yapışıp kalmamalıyız. Biz cesaretimizi buradan alıyoruz. Geçen 30 yılda bunun işe yaradığını gördük. Danimarkalı işadamları, müteahhitler bina inşaatları sırasında sıkı kuralları artık kendileri istiyor. Çünkü içeride başarılı olduklarında dışarıda daha büyük rekabet avantajı elde edeceklerini öğrendiler.
www.referansgazetesi.com / 25 Aralık 2009