Güneş enerjisi yakın gelecekte herkese para kazandıracak
Sanyo alımı ile güneş enerjisine ağırlık verdiklerini ve "gün gelecek insanlar kendi elektriğini üretip satacak hale gelecek" diyen Panasonic’in Türkiye Genel Müdürü Ahmet Telatar, Panasonic’in Türkiye’deki faaliyetlerini ve büyük umutlar bağladığı akıllı telefonu Eluga’yı hurriyet.com.trye anlattı.
Dünya genelinde 350 bine yakın kişiyi istihdam eden ve yaklaşık 50 kişilik bir ekiple iki yıl önce Türkiye’de ofis açan Panasonic’in Türkiye Genel Müdürü Ahmet Telatar, şirketin televizyon, fotoğraf makinesi ve cep telefonuyla Türkiye pazarına hitap ettiğine dikkat çekerken, dünya genelinde şirketin 10 bin farklı ürününün bulunduğu dile getirdi ve ekledi: “Klimalar, kişisel bakım ürünleri, ampül, pil, çamaşır makinesi, tıraş makinesi, kulaklık...”
2 YIL ÖNCE ŞUBE AÇTI; AMA ASLINDA 30 YILDIR TÜRKİYE’DE
Panasonic’in iki yıl önce Türkiye’de şube açtığını söylemiştik. Peki iki yıl öncesinde Panasonic, Türkiye’de faaliyetlerini nasıl yürütüyordu? Türkiye pazarında uzun yıllar Tekofaks isimli distribütörüyle varlığını sürdüren Panasonic, aslında 30 yıldır bu şekilde Türkiye pazarındaydı. Telatar, şirketin ilk renkli ekranlı ve titreşimli telefonu Türkiye’ye getirdiğini belirtti.
“SANYO İLE GÜNEŞ ENERJİSİNE ODAKLANDIK”
Son olarak Panasonic’in Sanyo alımına da değinen Telatar, Sanyo’nun bir dünya devi olduğuna ve Sanyo alımıyla dünya genelinde çalışan sayılarının iki katına çıkarak 350 bini bulduğuna dikkat çekti ve sözlerini şöyle sürdürdü: “Artık Sanyo adı altında tüketici elektroniği yapılmıyor; bu birleşmeden bizim alacağımız en büyük fayda güneş enerjisi ve piller… Pillerden kastımız elbette kalem piller değil; arabalarda ve telefonlarda kullanılan büyük pillerden bahsediyorum. Güneşten elektrik elde etmek güç; onu depolamak daha da güç… Biz güneşten elde edilen enerjiyi depolayabiliyoruz. Bu sayede bugün çatıya bir panel koyduğumuzda sıcak suyu üretirken elektrik de üretip onu alttaki büyük aküde depolayıp gün içinde elektrik ihtiyacınızı bu şekilde karşılayabiliyoruz. Gün gelecek, fazla ürettiğimiz elektriği geri satacak hale geleceğiz. Sanyo birleşmesinin Panasonic’e asıl katkısı bu oldu.”
"ESKİ BAŞARILI GÜNLERİMİZE DÖNMEK İSTİYORUZ"
Avrupa’da 50. yıllarını kutladığını dile getiren Telatar, şirketin Türkiye’deki hedefini şöyle açıkladı: “Daha fazla büyümek ve daha fazla ürünü tüketicilerimizle buluşturmak istiyoruz. Tüketici elektroniği pazarı geçen yıl yüzde 35 oranında büyüdü ve bu alanda en büyük hedefimiz akıllı telefonlarımız... Telefon sektöründe Türkiye’de eski başarılı günlerimize dönmek istiyoruz.”
PANASONIC’IN EN BÜYÜK HEDEFİ: AKILLI TELEFONLAR VE ELUGA
Telatar, Panasonic’in cep telefonlarıyla yıllar öncesinde Türkiye’de bilinen bir marka olduğunu ve bugün için bu ismin arkalarda kaldığını kabul ediyor; ancak Eluga isimli akıllı telefonuyla bu tablonun değişeceğine inanıyor. Panasonic’in artık normal telefonlar üretmediğini ve akıllı telefonlara odaklandığını belirten Telatar, akıllı telefonların üç yıl öncesinde bu kadar önemli olmadığını, bugün ise teknoloji şirketlerinin artık kaçamayacağı bir pazar haline geldiğini kaydetti. Su geçirmez özelliğiyle dikkat çeken ve 106 gram ağırlığında olan Panasonic Eluga’ya da değinen Telatar, üç yıl içinde Avrupa genelinde 15 milyon akıllı telefon satmayı planladıklarını dile getirdi.
“AKILLI TELEFONLAR GİRİŞ SEVİYESİ FOTOĞRAF MAKİNELERİNİ ÖLDÜRÜYOR”
Akıllı telefonların popülerleşmesiyle birlikte giriş seviyesi fotoğraf makinelerinin pabucu da dama atılmaya başlandı. Telatar, 2011 yılında giriş seviyesi fotoğraf makinelerin büyümesi beklenirken yüzde 4 oranında küçülme kaydettiğini ve bu yılın ilk iki ayında da kan kaybının bu alanda sürdüğünü belirtti ve sözlerini şöyle sürdürdü: “İnsanlar için telefonları artık vazgeçilmez bir cihaz. Kamera ve telefonun tek vücut olduğu akıllı telefonlar varken insanlar ayrıca bu makinelere yönelmeme eğilimindeler.” Telatar, giriş seviyesi fotoğraf makinelerinin satış hacminin düşmesinde üretici firmaların bir kabahatinin bulunmadığını vurgularken, bu düşüşün sadece bugünün trendi neticesinde gerçekleştiğini kaydetti.
3 BOYUT TEKNOLOJİSİNİN DAHA FAZLA İÇERİĞE İHTİYACI VAR
3D teknolojisine de değinen Telatar’a göre 3D pazarı artık sadece daha fazla içeriğe muhtaç. Avatar’ın vizyona girdiğinde hem 2D hem de 3D formatında izleyicilerle buluştuğuna dikkat çeken Telatar, insanların daha fazla para vermelerine karşın Avatar’ı 3D olarak izlemeyi tercih ettiğini söyledi. Daha fazla spor müsabakasının, belgeselin ve filmin 3D formatında çekilmesi gerektiğine inanan Telatar, Panasonic olarak bu alanda işin mutfağında olduklarını, 3D çekim yapan kameralardan, Blu-ray player’a ve dolayısıyla 3D televizyonlara kadar bu teknolojiyi var eden alanlarda faaliyet gösterdiklerini belirtti. Hababam Sınıfı’nın bugün için artık 3D formunda izlenmesinin imkansız olduğunu dile getiren Telatar, filmin çekildiği sıralarda 3D teknolojisinin bulunmadığını, böylesi filmlerin 3D formuna dönüşmesinin söz konusu olmadığını da vurguladı.
“OLED TEKNOLOJİSİ İÇİN DAHA 3-4 YILIMIZ VAR”
3D’den sonra OLED ekranların yakın gelecekte daha da popülerleşeceğini kaydeden Telatar, bugün için bu teknolojinin kullanıldığını, ancak ticarileşmesi için 3-4 yıla ihtiyaç olduğunu söyledi.
“TÜRKİYE’DEKİ GÜCÜMÜZ: PLAZMA EKRAN VE TELSİZ TELEFONLAR”
Panasonic’in özellikle plazma televizyon ve kablosuz telefon alanında Türkiye’de güçlü bir isim olduğunu dile getiren Telatar, diğer kategorilerde de hızlı bir şekilde büyümek istediklerini ve çift haneli büyüme rakamlarına Türkiye’de ulaşmayı planladıklarını belirtti.
“100 MİLYAR DOLAR CİROMUZ VAR, 7 MİLYAR DOLAR BU RAKAMDAN BÜYÜK DEĞİL”
Panasonic’in geçen dönemlerde 7 milyar dolar zarar ettiğini duyurmasını hatırlatmamızın ardından Telatar: "Televizyon alanı rekabetin git gide zorlaştığı bir iş halini aldı. TV üreten birçok şirket, karlılık bakımından bir sıkıntı yaşıyor. Japon firmaları bu anlamda biraz daha sıkıntılı; yen çok güçlendi ve güçlenmeye de devam ediyor. Zararın büyük bir kısmı da buradan geliyor. Yani yen yükseliyor, cirolar düşüyor. Depremler yaşandı, bunlar fabrikalarımıza zarar vermedi; ancak bize malzeme tedarik eden firmalar bu depremlerden zarar gördü. Depremin üzerine bir de Tayland’da sel felaketinin yaşanmasıyla birlikte ekran ve merceklerin üretildiği tüm markalar yine tedarik zincirinde sıkıntı yaşadılar. Burada önemli olan iç piyasa satışlarından çok dış piyasa tarafına odaklanmak… Biz de bunu yapıyoruz. Japonya’ya çok bağımlı olmamak lazım. Japonya’daki gücünü daha yeni yeni dünyaya duyurmaya başladı. Bu zararlar bu şekilde kapanacak." Selim ÖZTÜRK
www.hurriyet.com.tr / teknoloji
21.03.2012