Alphan Manas Fransız otomobil şirketini satın aldı
Elektrikli otomobil yatırımını Ahmet Çelike anlattı
Yatırımcı ve girişimci Alphan Manas iki yıl önce ünlü otomobil tasarımcısı Murat Günak’la birlikte Fransız otomotiv firması Heuliez’i satın alarak Türkiye’de elektrkili otomobil üretimi için kolları sıvamıştı.
Cenevre Otomobil Fuarı’nda MİA adı verilen ve şehiriçi için tasarlanan elektrikli otomobilin lansmanı bile yapılmıştı. Ancak son aşamada Fransızlar, iflasın eşiğinde olan Heuliez’i Türklerin satın almasına, teknolojilerinin Türkiye’ye getirilmesine ve o otomobilin Türkiye’de üretilmesine gönülleri razı olmadı. Firmayı ne yapıp edip Alman ortağa satmayı daha uygun gördüler.
Bunun üzerine Alphan Manas yine bir başka Fransız şirketi olan SynergEthic’i Orhan Holding ile birlikte satın aldı. Şimdi amacı yine şehir içinde kullanılmak üzere tasarlanan Tilter’i Türkiye’de üretmek. Mart ayında Cenevre Otomobil Fuarı’nda sergilenecek otomobil Haziran 2011’de Türkiye’de Gemlik’te kurulacak olan fabrikada üretilecek. Alphan Manas’ın Türkiye’deki otomobil pazarından, vergi sistemine, emlak sektöründeki şerefiyeden elektrkili otomobil pazarına kadar söyleyeceği çok sözü ve önerisi var. İşte bütün bu konuları ve Alphan Manas’ın elektrikli otomobil serüvenini kendisiyle konuştuk.
Murat Günak ile birlikte yürüttüğünüz ve Cenevre Otomobil Fuarı’nda sergilediğiniz MİA Projesinde ne gibi sorunlar yaşandı? Niye şirketi satın alamadınız?
Murat Günak ile beraber, yanımıza Türkiye’den ortaklarımız B Plas ve İnci Akü ile beraber finansal sıkıntıda olan Fransız otomotiv firması Heuliez için satın alma teklifi vermiştik. Bu teklif firmanın büyüklüğünü göze önüne alarak, şirketin ikiye bölünmesini, yedek parça üretim tesisinin özellikle bir Fransız yatırımcı tarafından satın alınmasının, Elektrikli Otomobil bölümünün de ayrı olarak satılmasının uygun olacağını önermiştim. İflas öncesi görüştüğüm kayyum ve sonrasında da mahkeme bu teklifi benimseyerek hareket etti. Biz bu arada yatırımın büyüklüğünü göz önüne alarak finansman kaynağı sağlamak amacıyla özellikle Avrupa’da distribütör arayışına girdik. Distribütörler ile yapacağımız ön anlaşma ve alacağımız teminatlarla bankalardan finans kullanımı kolaylaşacaktı. Almanya ve Avusturya için anlaştığımız distribütör adayımız, Heuliez fabrikasının bulunduğu bölge yetkililerinin desteği ile teklif vererek Heuliez’i satın aldılar. Bölge’nin desteğinin arkasında yatan asıl neden, bizim kesinlikle Türkiye’de üretim isteğimiz, onların ise Fransa’da üretime devam etme kararıydı. Bizim üzüldüğümüz konu ise, seçtiğimiz distribütörün bölge tarafından ikna edilerek bu yatırıma yönlendirilmesiydi.
MIA projesi şu anda ne aşamada? Siz bu projenin bir yerlerinde olacakmısınız?
Biliyorsunuz, bu projenin gerçekleşmemesi sonucu Murat Günak Heuliez ile yoluna devam etme kararı aldı. Çok yakın zamanda Murat Günak ile görüşmem oldu. Kendisi Heuliez’in satın alma sonucu ikiye ayrıldığını ve elektrikli otomobil bölümünün adının MIA Vehicle Electric olduğunu söyledi. İlk teslimatlar Haziran 2011 de başalayacak. Bölge milletvekilleri benim Heuliez için çok destek olmamdan dolayı, yeni yatırımcıların mutlaka benimle proje geliştirmelerini önermişler. Sanırım onlarla beraber proje geliştireceğiz. Görünen odur ki, MIA güzel bir fırsattı ve kaçtı.
MIA projesi’nin gerçekleşmemesi sonucu siz Tilter’i tasarlayan SynergEthic’e yatırım yaptınız. Bu proje şu anda ne aşamada?
Heuliez’i satın alma görüşmeleri sürerken, Fransa’dan farklı sektörlerdem en az 20 ortaklık teklifi aldık. Bunlardan biri de SynergEthic firmasıydı. Amacımız küçük ve ucuz şehir arabası üretmekti. MIA hedefimize çok uygun bir otomobildi. Heuliez (MIA) fırsatı kaçınca, SynergEthic bizim hedefimize uygunluğu açısından radarımıza girdi. Motorsiklet ile küçük otomobil’in evlenmesi ile oluşmuş bir araçtı. Birkaç önemli patent ve teknolojiye de sahipti. Bu da Türkiye açısından önem arz ediyordu. Eski ortaklarımızdan İnci Akü affını isteyince yerine bu sefer Orhan Holding dahil oldu. Satın alma işlemi Ekim 2010 da tamamlandı. Tasarım Bertone’den David Wilkie tarafından yenilendi ve prototip Mart 2011 de Cenevre Oto Fuarında sergilenecek. Sanırım alacağımız tepkilere göre yönümüzü belirleyeceğiz.
Türkiye’de Türk malı elektrikli bir otomobil üretme ve satma gerçekten bir ütopya mı?
Otomotiv sektörü önemli Ar-Ge faliyetlerinin olduğu bir sektördür. Ekonomileri dış dünyaya kapalı olan ülkeler marka yaratabilmelerine rağmen, rekabet ve gelişen piyasa koşullarında bu başarıyı sürdürememişlerdir. İran’da Peykan markası 30 yıl boyunca devlet tarafından desteklenmiş, 3.200.000 adet satmış ama 1995 yılında pes edip üretimi durdurmuştur. Anadol ile marka olma fırsatı yakalanmış ama o günün koşullarında değerlendirilmesi gereken nedenlerle bu fırsat kaçmıştır. Bunu söylemek beni fazlasıyla üzüyor ama, kalkıp Türk Devleti çok çılgın bir karar alıp, emlak rantından her yıl birilerinin cebine giren paraların yarısını almaya karar verir ve bu parayı da yurt dışından teknoloji firması satın almada kullanırsa sanırım, dünyaca tanınmış bir markayı satın almak çok anlamlı olabilir. Volvo ve Opel bunlara çok iyi örnek. Hatta işi biraz daha ileri götürüp Airbus gibi birkaç ülke ile beraber birleşip bir marka satın alınabilir. Örneğin İran ve Suriye gibi ülkelerin desteği ile bile bu yapılabilir. Sonuçta marka olmak için iç pazarda %20 satış yapıp, %80’nini de ihraç edip 500.000 otomobil üretmeniz gerekiyor. Benim yaklaşımım en azından daha az ütopya oldu diye düşünüyorum.
Bu proje ne zaman ve hangi şartlara göre hayata geçebilir. Yani Türkiye kendi elektrikli otomobilini ne zaman üretip kendi yollarında kullanabilir?
Bugün Güney Kore devleti açık ne net olarak destek olmasaydı Samsung bu kadar sürede bugünkü yerine ulaşamazdı. Yani haksız rekabet her ülkede oluyor. ABD ve Çin Kyoto protokolünü imzalamadı, ama biz imzalamak için can attık. Sonra YEK (Yenilenebilir Enerji Kanununu) çıkarmadık. Bu biraz “perhiz-lahana turşusu” hikayesi olmuyor mu? Güneş Enerjisi için göstermelik 1.000 MW’lık lisans verilseydi, yılda hazineye gelecek yük 300 milyon USD’yi geçmezdi. Açıkça ifade etmek gerekirse devlet desteği olmadan Türkiyede firmalar bunu gerçekleştiremez. Bir başka bakış açısı da “bu gereklimidir?” Dünyada önümüzdeki 15 yıl içinde yılda 100.000 ve üstü araba üreten firma sayısının inanılmaz azalacağı göz öüne alınırsa, nüfusu çok büyük ülkelerde bu markaların toplanacağını ve Türkiye’nin böyle bir listede olmadığını da görmemiz mümkündür.
Türkiye’de Renault, Fiat, Ford elektrikli otomobil üretiyor ve yurtdışına satıyor. Ancak Türkiye’de henüz satış yok, sizce Türkiye elektrikli otomobil yolculuğunda nerede bulunuyor?
2011’in Haziran ayından itibaren elektrikli otomobiller Türkiyeye gelecek. Satış için mantıklı bir vergilendirme gerekiyor. Ama otomobil üreticileri haklı olarak vergilendirme konusunda kendi haklarını da korumak için lobi faaliyetlerinde bulunuyorlar. Ama burada mantıklı olan önce CO2 (gr/km), sonra da elektrikli otomobil için otoda kullanılan elektrik motorunun kWh (kilovat-saat) büyüklüğüne göre olmalıdır. Pil ayrı fiyatlanmalı ve sadece KDV ile vergilendirilmelidir.
Türkiye’deki elektrikli otomobil alt yapı çalışmaları sizce yeterli mi?
Bence AB ülkeleri ile aynı heyecana sahip gibi gözüküyor. Belediyeler ve AVM’ler öncelikle şov amaçlı olarak şarj istasyonu açmaya başladılar. Talep oluştukça arz onu rahatlıkla yakalayacaktır. Arz’ın talebi yakalamasının önünde teknolojik ve finansal bir engel yoktur. Olaya bu açıdan bakmak sanırım daha mantıklı olacaktır.
MİA projesinde birçok Türk otomotivci ile konuştunuz, Türkiye, otomotiv sektörünün gelişi açısından dünyanın neresinde?
Türkiye dünyada bu sektörde ekosistem kurmuş çok az ülkeden birisidir. Türkiyede fabrikası olan otomotiv üreticileri üretimlerinin belirli bir yüzdesini Türkiye’de sattıkları sürece yatırımları devam edecektir. Sanırım orta dönemde yeni üretim ülkeleri oluşmadan üretici ülkeler sınırlanacaktır. Bundan 5 yıl önce otomobil üretimi Türkiye’den gidecektir korkusu artık azalmıştır. Geçen yıl özellikle Fransa da bunu yakından gördüğüm için rahatlıkla söyleyebilirim ki, Türkiye’den önce Fransa, İngiltere ve İtalya üretimlerini kendi ülkelerinde kaybetme şansları daha fazla olacaktır.
Gerek iç pazarda gerek ihracatta otomotiv sektöründe gördüğünüz artılar ve eksiler neler? Neleri doğru neleri yanlış yapıyoruz sizce… Örneğin Türk Vergi Sistemi…
Ben bu sektörün yenisi olarak herkesin bakış açısı ile bakmam doğru olmaz. Vergi oranlarının yüksekliğinin satışları azalttığı, yatırımları Türkiyeye daha az çektiği gerçektir. Ama hiçbir hükümet bu kadar çok vergi aldığı bir sektörde birkaç yıllığına da olsa dene-gör mantığı ile hareket edebilecek finansal özgürlüğe sahip değildir. Hükümetler, otomotiv sektöründe vergilendirme opsiyonlarını araştırmaktan ziyade vergi toplayabileceği bakir alanlar tespit etmelidir. Daha öncede ifade ettiğim gibi “emlak rantı üzerinden alınacak şerefiye” çok önemli bir vergi alanıdır. Oraya odaklanmalıdır.
http://ekonomi.haberturk.com / otomotiv
09.01.2010