Geleceğin tasarımı olan sıfır karbon oteller, çevreye ve atmosfere verdikleri sıfır zarardan dolayı Danimarka ve İngiltere gibi Avrupa’nın önde gelen ülkelerinde tercih edilen uğrak mekanlar haline gelmişlerdir. Beş yıldızlı otel kalitesine getirilen bu otellerin tasarımlarındaki belirli farklar, normallerine göre bu binalara “yeşil” ünvanını kazandırmaktadır. Bu tasarımlar her açıdan tamamı ile kendi kendine yeten bir yaklaşıma sahip olmakla birlikte, güneş ve rüzgar kaynaklı yenilenebilir enerji çeşitlerini kullanarak atık miktarlarını ve karbon emsisyonlarını en aza indiririler. Peki, sıfır karbon ya da karbon-nötr olarak da bilinen konum tam olarak nasıl elde edilir ?
Karbon-nötr kolay kazanılan bir statü değildir ! İlk aşamalarda, otelin yapımında kullanılan malzemeler yabancı ülkelerden uzun yolculuklar sonunda getirilmek yerine, bölgede bol bulunan ve temini kolay olan malzemelerden gerçekleştirilir. Kararlanan tasarımın inşaatı da bölgedeki malzemeler arasından çevreye en az zarar verenleri ve ağır işçilik gerektirmeyenleri seçerek yapılır. Genelde inşaatın yapılacağı bölgede bulunan toprak, yenilenebilen ahşap ve yeniden kullanılmış taş, bu gibi projelerde tercih edilen malzemelerin başında gelir. İnşaa edildiği süreç de dahil olmak üzere, hizmete açık oluğu tüm zaman boyunca yerel işcilik, ve bölge halkının da otel yönetimi ve işletmesinde katılımı tercih edilir. Yeşil oteller, bulundukları bölgedeki halkı da desteklemek amaçlı, bünyelerindeki çalışanların çoğunu yakın yerleşim yerlerinden atamaya özen göstererek bu insanlara iş imkanları sağlamakla kalmaz, aynı zamanda çalışanların otele yaşadıkları mesafe kısa olduğu için ulaşım yoluyla açığa çıkan karbondioksit miktarı azaltılır.
Sadece inşaatı değil, kullanımı sırasında da enerji tasarrufu sağlayan seçimlerden yararlanan sıfır-karbon oteller içerisinde doğal havalandırmayı sağlamak için, oda duvarları, otel önündeki havuzun üzerinden geçerek soğuyan deniz havasını binanın içerisine çekecek şekilde tasarlanır. Otelin tasarımında geniş pencereler kullanılarak güneş ışığının sağladığı doğal ışıklandırmadan mümkün olan en çok miktarda yararlanılır. Otelin tüm su ihtiyacı yıl boyunca yağan yağmurlar ve arıtılmış deniz suyunundan elde edildiği için temiz su kaynaklarına mümkün oldukça ihtiyaç duyulmaz. Sıcak su ise, binanın çatısına yerleştirilen güneş panelleri altından geçirilen borular sayesinde elde edildiği için ekstra enerji harcanmasına neden olmaz. Son olarak, otelden çıkan atık su, filtrelerden geçirilerek geriye dönüştürülür, tuvalet suyu ve araç yıkamaları gibi belirli alanlarda tekrardan kullanılır.
Otel bölgesi alanında tüm çalışanların ulaşımı otel yönetimi tarafından verilen bisikletler, müşterilerinin havalimanı ve şehir merkezlerine seyahatları ise elektrikli taşıtlar tarafından sağlanmaktadır. Bunun yanında, güneş enerjisi ile çalıştırılan lokantalarında kullanılan yiyeceklerin büyük bir çoğunluğu, otellerin kendi geliştirdikleri organik çiftliklerinden elde edilir. Müşterilerin spor salonunda geçirdikleri zaman boyunca burdaki aletler sayesinde ürettikleri elektrik, otelin diğer alanlarında kullanılır. Odalarda kullanılan havluları ve yatak örtülerini her gün değişmek yerine, sadece gerekli olduğunda yenileyerek enerji sarfiyatı yapılabilir. Bina içerisindeki tüm lambalarda normallerine göre yüzde yetmiş beş (75%) daha az enerjiye ihtiyaç duyan uzun kullanım ömürlü floresan ampüller kullanılır. Odalarda kullanılan algılayıcılar sayesinde boş olduklarında enerji sarfiyatı gerçekleşmez.
Her alanda düşünülen yeşil yaklaşımların getirdiği kısıtlamalara rağmen belirli standardlara sahip olan sıfır-karbon oteller, müşterilerine lüks bir ortam sunarak karbon emisyonlarını azaltmanın, otelin hiçbir fonksiyonundan ve müşterilerinin konforundan ödün vermesi anlamına gelmediğini kanıtlamaktadır. Henüz ülkemizde böyle bir yaklaşımda bulunan yatırımcılarla karşılaşmamış olabiliriz ancak her geçen yıl inanılmaz bir şekilde artan otel sayısı bu alanda büyük bir potansiyel yaratmıştır. İnşaatları boyunca yarattıkları zarar yetmiyormuş gibi kullanıma açıldıktan sonra da çevreye zarar vermeleri bu otellerin turizm ve ekonomimize olan katkılarını gölge altında bırakmaktadır. Madem ki ülkemizde otellere yüksek bir talep var, neden bunu iyi yönde değerlendirmeyelim? Neden beton yığınları yerine çevreye duyarlı sıfır-karbon oteller inşaa ederek ülkemizi bir yeşillikler cennetine dönüştürmeyelim? Hem de bunların tümünü sadece biraz duyarlılık ve iyi düşünülen bir tasarımla elde etmek mümkünken! Bir sonraki tatilinizde kaldığınız otelin dünyaya bedel olmasını istemiyorsanız, gideceğiniz ülkelerde bu konuya duyarlı otelleri tercih etmeye önem gösteriniz. www.kibrisgazetesi.com / 17.01.2010