KOSGEB MÜDÜRÜ MURAT SEKİ:
Küçük ve Orta Ölçekli Sanayiciyi Geliştirme İdaresi Başkanlığı (KOSGEB) Malatya Müdürü Murat Seki, “Rüzgar gücünden elektrik enerjisi üretimini tümüyle desteklemenin yanında teknolojik birikim ve üretimin yerli kaynaklara dayandırılması gerekmektedir” dedi.
Malatya Sanayici ve İşadamları Derneği‘nin (MASİAD) 23’ncü Yıla Özel Dergisini verdiği demeçte, elektrik üretimi ve Türkiye’deki durum hakkında bilgi aktaran KOSGEB) Malatya Müdürü Murat Seki, “Türkiye brüt elektrik enerjisi tüketimi 2012 yılında 242,4 milyar kWh olarak gerçekleşirken 2013 yılında bir önceki yıla göre yüzde 1,3 artarak 245,5 milyar kWh, elektrik üretimimiz ise bir önceki yıla göre (239,5 milyar kWh) yüzde 0,1 azalarak 239,3 milyar kWh olarak gerçekleşmiştir. Elektrik tüketiminin 2020 yılında yüksek senaryoya göre yıllık yaklaşık yüzde 6.9 artışla 392TWh’e, baz senaryoya göre ise yıllık ortalama yüzde 5,5 artışla 357,4TWh’e ulaşması beklenmektedir. 2013 yılında sisteme toplam 6.985 MW’lık yeni santral eklenmiş olup kurulu gücümüz 64.044MW seviyelerine ulaşmıştır.
2013 yılında elektrik üretimimizin, yüzde 43,8’i doğal gazdan, yüzde 25,4’ükömürden, yüzde 24,8’i hidrolikten, yüzde 2’si sıvı yakıtlardan ve yüzde 4’ü yenilenebilir kaynaklardan elde edilmiştir. 2013 yılı sonu itibariyle Türkiye’nin kurulu gücü içerisinde EÜAŞ yüzde 37,1, üretim şirketleri yüzde 42,8, yap-işlet santralleri yüzde 9,5, otoprodüktörler yüzde 5,4, yap-işlet-devret santralleri yüzde 3,6 ve işletme hakkı devredilen santraller yüzde 1,5’lik paya sahiptir. Elektrik piyasasının serbestleştirilmesi hedefi doğrultusunda, 4628 Sayılı Kanunla ve 6446 sayılı yeni Elektrik Piyasası Kanunu ile yeni üretim yatırımlarının özel sektör tarafından yapılması öngörülmüştür. Son on iki yıl içinde devreye giren 32.198 MW ilave kapasitenin yaklaşık 29.474 MW’lık bölümü özel sektör tarafından yapılan santralardan oluşmaktadır. 2013 yılında sisteme toplam 6.985 MW’lıkyeni santral eklenmiş olup, devreye giren ilave kapasitenin 6.821MW’lık kısmı özel sektör tarafından yapılan santrallardan oluşmaktadır” ifadelerini kullandı.
2013 yılında işletmeye alınan toplam 6.985 MW kurulu gücündeki bu üretim tesislerinin, “4’ü (148,6 MW) Jeotermal,11’ü (499,1 MW) rüzgar,86’u (2679,6 MW) hidrolik,10’u (78,4 MW) çöp gazı ve biyogaz 29’si (3578,9 MW) termik santrallardır.
Türkiye’nin ekonomiklik analizi yapılmış olan 130 milyar kWh hidrolik potansiyeli bulunmakta ve bu potansiyelin yüzde 30‘u kullanılmaktadır. Brüt hidrolik potansiyelimiz 433 milyar kWh civarında olup, teknik yönden değerlendirilebilir hidrolik potansiyel 216 milyar kWh‘dır. Termik kapasitemiz ise yıllık 114 milyar kWh ‘dır. Linyit kömüründen elektrik enerjisi üretim miktarı, toplam potansiyelimizin yüzde 22‘sidir. Elektrik üretiminde kullanılabilecek jeotermal kaynak potansiyelimiz 2450 MW (yıllık 16 milyar kWh) elektrik enerjisi üretimine eşittir. Rüzgar gücünden elektrik enerjisi üretim potansiyelimiz ise 83000MW (yıllık 300 milyar kWh) enerji üretimine eşdeğerdir. Güneş enerjisinden elektrik enerisi üretimi konusunda ülkemizde kayda değer bir çalışma henüz hayata geçirilmiş değildir. TEAŞ 1999 yılı erilerine göre, elektrik enerjisi tüketim talebi bir önceki yıla göre yüzde 3.9 artarak 118484.9 milyar kWh olarak gerçekleşmiştir. 2000‘li yıllarda enerji arayışlarının yoğunlaşacağı, diğer yandan sürdürülebilir kalkınma Türkiye‘deki enerji profili gözden geçirildiğinde yenilenebilir enerji kaynaklarının yeri ve önemi açıkça görülmektedir. Ancak yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı oldukça düşük düzeylerdedir (yüzde 1 ve altında) ve bu enerji türleri ile yeterince ilgilenilmemektedir. Özellikle, güneş ve rüzgar enerjisinin kullanımı, Türkiye ‘nin enerji bütçesine ciddi katkılar sağlayacaktır. Yenilenebilir enerji kaynaklarından doğru ve sağlıklı bir biçimde yararlanılması için gereken strateji, plan ve politikaların önemi giderek artmakta ve önemli boyutlara ulaşmaktadır. Enerji kaynakları gözden geçirildiğinde, fosil kökenli kaynakların Türkiye‘deki birincil enerji üretiminin hemen hemen yarısını oluşturmakta olduğu gözlenmektedir. 1998 itibarıyla Türkiye‘deki enerji kaynakları üretiminde, kömür yüzde 48.3, petrol ve doğal gaz yüzde 13.5, hidrolik ve jeotermal yüzde 12.8, ticari olmayan yakıtlar yüzde 24.5 ve diğer yenilenebilir kaynaklar ise yüzde 0.9 oranında yer almaktadır.
Yenilenebilir enerji kaynaklarına ait sağlıklı ve güvenilir veri setleri oluşturulmalı ve bu veri setlerinin sürekliliği ve güncellenmesi sağlanmalıdır” diyen seri, daha sonra şunları belirtti:
“Mesela; güneş ve rüzgar enerjisi ölçümleri yerel ve kesintisiz olarak yapılmalı ve kaydedilmelidir. İç kaynakların en uygun koşullarda kullanılmasına, bu kaynakların doğaya en az zarar vermesine ve ekonomik gelişime maksimum katkı sağlamasına dayalı yeni bir enerji politikasının belirlenmesi, Türkiye için 2000‘li yıllarda bir zorunluluk olmalıdır. Bu nedenle yenilenebilir ve çevresel zararları en az olan ve ülke içinde bol olarak bulunan enerji kaynaklarına yönelmek, Türkiye’yi hem enerji darboğazından kurtaracak hem de dışa bağımlılığı azaltacaktır. Ülkenin brüt, teknik ve ekonomik hidrolik potansiyeli gerçekçi bir şekilde yeni teknolojiler göz önünde bulundurularak yeniden belirlenmelidir.
Yerli kaynak olması, yakıt maliyeti içermemesi, boyut seçimine bağlı olarak çevre üzerindeki olumsuz etkilerinin fosil yakıtlara göre çok daha sınırlı olması ve enerji kaynaklarında dışa bağımlılığı azaltması açısından hidrolik güç potansiyelinden daha etkin yararlanma yollarına gidilmesi gerekmektedir.
Ayrıca Türkiye‘nin çok zengin küçük su kaynakları potansiyelinin doğru bir şekilde tespit edilerek, küçük HES ‘ler yardımıyla değerlendirilmesi büyük önem taşımaktadır. Türkiye‘nin uzun vadeli elektrik enerjisi planlamalarında güneş enerjisi yer almamaktadır. Bunun nedeni olarak da yüksek maliyetler gösterilmektedir. Ancak2020 yılına kadar Türkiye‘nin elektrik planlaması yapılırken, bu süre içerisinde fiyatlarda oluşacak değişiklikler de dikkate alınmalıdır.
Türkiye‘de büyük bir güneş enerjisi potansiyeli mevcuttur.
Bu konuda bir an önce geniş çaplı bir araştırma yapılmalı ve uygulamaya geçilmelidir. Güneş enerjisinden elektrik üretimi, hükümetlerin yaygın olarak kullanımını teşvik ettiği teknolojiler arasında değerlendirilmelidir.
Ülkemizde son yıllarda rüzgar gücünden elektrik enerjisi üretim çabaları artmış olmakla birlikte, yerli kaynaklara dayalı bu santrallerle ilgili teknoloji üretme faaliyeti göz ardı edilerek, araştırma-geliştirme kurumları hiçbir biçimde desteklenmemektedir. Tümüyle yerli kaynaklarla tasarlanıp kurulabilecek rüzgar santrallerinin ithalata dayalı biçimde kurulması, konu ile ilgili teknolojik birikimin oluşmasına ciddi katkı sağlamadığı gibi, ülke kaynaklarının da dışa akmasına neden olmaktadır. Rüzgar gücünden elektrik enerjisi üretimini tümüyle desteklemenin yanında teknolojik birikim ve üretimin yerli kaynaklara dayandırılması gerekmektedir.” İHA
www.milliyet.com.tr
19.05.2014