Son 10 Yılın Teknolojisi
Son on yılın çığır açan teknolojileri
Makine, 2010 da bilim dünyasındaki en dikkat çekici gelişme olarak seçildi.
Bunun yanı sıra Neandertal DNAsının dizilimi, HIV önlemedeki ilerlemeler ve sentetik genom yer aldı. Dünyanın önde gelen bilim dergisi Science da son on yılın en önemli bilimsel buluşlarından bir liste oluşturdu. California Üniversitesinden Amerikalı bilim insanları tarafından yaratılan kuantum makinesi, çıplak gözle görülmeyen küçük bir metal telden oluşuyor.
Saç teli çapındaki dünyanın ilk kuantum makinesinin en çarpıcı yanı Isaac Newton’un temelini oluşturduğu klasik mekaniğin yasalarına uymayan ilk insan yapımı alet olması. Titreşimli çalışan makine insan yapımı hiçbir aletin gösteremediği hareket etkilerini gösteriyor. Şimdiye dek tüm makineler klasik mekaniğin bilinen yasalarına göre hareket ediyordu.
Amerikalı bilim insanları ise yarı iletken, saç teli kadar ince bir metal paletten oluşan söz konusu makineyi kuantum enerjisiyle etkileşim haline getirdi. Palet, en düşük enerji durumuna indirgendikten sonra bilim insanları, en saf kuantum mekaniğinin hareketine sahip tek bir kuantum hareketiyle cihazın enerjisini yükseltti.
Son on yılın bilim dünyasında çığır açan on gelişmesi ise şöyle:
1- Kesin Kozmoloji:
Son on yıl içinde araştırmacılar evrenin içeriğine dair çok kesin bir reçeteye ulaştı. Bilim insanlarına göre, evrenin yüzde 4ü bildiğimiz maddeden, yüzde 23ü karanlık maddeden ve yüzde 73ü karanlık enerjiden meydana geliyor. Kaydedilen bu ilerleme, kozmoloji (evrenbilim) standart bir teoriye sahip kesin bir bilime dönüştürdü.
2- Metamalzemeler:
Konvansiyel olmayan optik özelliklere sahip malzemeler sentezleyerek, fizikçiler, ışığı idare etmenin ve yönlendirmenin yeni yöntemlerine öncülük etti. Çözünürlük üzerindeki temel sınırları aşan mercekler yarattılar. Hatta Harry Potterdaki gibi nesneleri görünmez kılabilen pelerini yapmaya başladılar.
3- Dark Genom:
Genom, bir organizmanın kromozomlarında bulunan genetik şifrelerin tamamını simgeleyen terim. Bilim insanları bütün genomun sadece yüzde 1.5 inden sorumlu olan genler keşfetti. Küçük haberci ve haberci RNAlar dahil olmak üzere genomun geri kalanının en az genler kadar önemli işleve sahip olduğu ortaya çıktı.
4- Harici Gezegenler:
2000 de araştırmacılar Güneş Sistemi dışında 26 gezegen olduğunu biliyordu. 2010 da bu sayı 502 ye çıktı ve hala artıyor. Astronomlar, şimdi Dünyaya daha çok benzeyen daha çok gezegen bulmayı amaçlıyor.
5- Eski Biyomoleküller:
Eski DNA ve kolajen gibi biyomoleküllerinde on binlerce yıl yaşayabildiğinin ve uzun zaman önce yok olmuş bitkiler, hayvanlar ve insanlar hakkında önemli bilgiler sağlayabildiğinin anlaşılması paleontoloji açısında devrim niteliğinde oldu. Bu küçük zaman makineleri üzerinde yapılan analizler, artık anatomik adaptasyonlarla tarihin, doğanın ve dünyanın gelişimine dair önemli bilgiler sağlayabiliyor. Dinozorların neye benzediklerinden, yünlü mamutların soğuğa nasıl dayanabildiklerine kadar...
6- Marsta Su:
Son on yıl içinde Marsa altı keşif görevi gerçekleştirildi. Bu incelemelerle Kızıl Gezegenin yüzeyinde ya da içinde bol su olduğu, bu şekilde kayaların başkalaştığını ve muhtemelen bunun yaşamı desteklediğine dari kanıtlar elde edildi. Dünyada yaşam oluşmaya başladığı dönemde Marsta su olduğu sanılıyor, ama bugün Marsta hala yeterince nem olması bilim insanlarını, yaşam arayışlarına teşvik ediyor.
7- Hücrelerin Yeniden Programlanması:
Artık araştırmacılar tam olarak gelişmiş olan hücreleri, vücutta başka bir hücre haline gelme potansiyellerini yeniden kazanacakları şekilde pluripotent (embriyonik gelişimin erken safhalarında, tüm bir canlıyı oluşturabilme yeteneğine sahip olan) hücrelere dönüştürmek üzere nasıl yeniden programlayacaklarını anlamış durumdalar. Bu yöntem, nadir hastalıklara sahip hastalıklarda kullanıldı bile. Ancak eninde sonunda bilim insanları, genetik olarak uyumlu yenilenme hücreleri, dokuları ve organları yaratmayı umuyor.
8- Mikrobiyom:
İnsan vücudunda barınan mikroplara ve virüslere bakış yöntemindeki büyük değişim, araştırmacıları mikrobiyom kavramına sevketti. Vücudumuzdaki hücrelerin yüzde 90ın aslında mikrobiyal olmasıyla, bilim insanları mikrobiyal genlerin gıdalardan ne kadar enerji alabildiğimizi nasıl etkilediğini ve bağışıklık sistemimizin enfeksiyonlara nasıl tepki verdiğini anlamaya başladı.
9- Enflamasyon (İltihaplanma):
Çok uzun olmayan bir zaman önce enflamasyon iyileşme mekanizmasının basit bir yardımcısı olarak biliniyordu. Bugün araştırmacılar enflamasyonun bunun dışında bizi öldürebilecek kronik hastalıkların arkasındaki itici güç olduğunu da düşünüyor. Bunlar arasında kanser, Alzheimer, diyabet, obezite gibi hastalıklar yer alıyor.
10- İklim Değişikliği:
Araştırmacılar son on yıl içinde sıcaklık derecelerindeki değişimler açısından iklim değişikliğine dair tahminlerinin çoğunun doğrulandığını gördü.
www.beyazgazete.com / 01.01.2011