Var mısınız 68 milyar avroluk fasla ?
Çevre konusunda Türkiyenin Avrupa standartlarına ulaşması için yaklaşık 68 milyar avroluk yatırım yapılacak. Ancak ülkenin kazanacakları, bu rakamın çok üstünde.
‘Fasıl dendi mi akla tek kanallı TRT günlerindeki musiki programları geliyor. “Hicaz, sultaniyegah… faslını dinleyeceksiniz.” diye başlayan anonslar, orta yaşın üzerindekilerin hafızasında yer etmiştir. Türk Dil Kurumu sözlüğünde Arapça bir kelime olduğu belirtilen ‘fasılın karşılığında bölüm, kısım, devre açıklamaları yer alıyor. Musiki literatüründe ise parçaların belli bir sıraya göre çalınıp söylenmesi olarak biliniyor. Devam eden AB müzakerelerinde ise fasıl kelimesinin başka bir sahada kullanıldığına şahit oluyoruz. Türkiye’nin AB’ye katılma sürecinde belli alanlarda açılan müzakereleri ifade ediyor fasıl. Son olarak AB ile çevre faslı açıldı. Aslında diplomaside kullanılan anlamı musiki ile uyumlu. ABye uyum için açılan fasıla, Türkiyede yapılacak işlerin belli bir sıraya göre icra planı diyebiliriz.
Çevre, Türkiyenin AB müzakerelerindeki 33 fasıldan 12.si. Tam tabiri ile Türkiyenin AB katılım müzakerelerinde çevre faslı, AB Konseyinde düzenlenen hükûmetler arası katılım konferansıyla açıldı. Konferansa Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu katıldı.
Aşılması zor gözüken dış ve iç politika konuları arasında küçümsenebilir belki ama çevre en maliyetli faslımız. Türkiyenin çevresini AB ile uyumlu hâle getirmek için ihtiyaç duyacağı para 68 milyar avro olarak hesap ediliyor. Bürokratlarımız, ABden süreç içinde alınacak teknik ve mali yardımlarda pazarlık kozu olarak rakamı biraz yüksek tutmuş olsa da Türkiyenin büyük bir kaynağa ihtiyacı olduğu muhakkak.
Diğer taraftan Türkiye, ABye girse bile bu fasıl tamamlanmayabilir. Çünkü AB üyeleri arasında hâlâ çevre müzakerelerini sürdüren ülkeler bulunuyor. Çevre faslında, 300den fazla hukuki düzenlemenin ulusal mevzuata uyumlu hâle getirilmesi gerekiyor.
Türkiye bu konuda 2007 - 2023 yıllarını kapsayan AB Entegre Çevre Uyum Stratejisini hazırladı. Burada hangi alanda ne gibi icraatlar yapılacağı detayları ile belirlendi.
AB Başmüzakerecisi Egemen Bağış, Avrupalı muhataplarının önünde çevre faslının açılması için Türkiyede 26 bakanlık ve devlet kurumunun hazırlık çalışmasına katkıda bulunduğunu söylüyor ve taşı gediğine koyuyor: "Bence dünya liderleri Kopenhagda (BM İklim Konferansında) ortak bir anlayış sağlayamazken; Türkiyenin kendi 26 kurumu yanında 27 AB üyesini çevre faslının açılması için ikna edebilmesi bir mucizedir."
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu da Türkiyenin çevre faslını müzakerelere açabilmek için çok önemli reformlar yaptığını belirterek özellikle hava kirliliğiyle mücadelede çok önemli mesafe alındığını anlatıyor. Bugün 116 noktadaki otomatik ölçüm istasyonlarıyla hava kalitesinin kontrol altında tutulduğunu söyleyen Eroğlu, kış mevsimine rağmen hava kalitesinin standartlara uygun olduğunu belirtiyor. Türkiyenin katı atıkların toplanması, su havzalarının korunması ve deniz temizliğinde de önemli adımlar attığını anlatan Eroğlu, “300den fazla plaj ve marinada mavi bayrak dalgalanmaktadır." diyor.
Çevre faslını Aksiyona değerlendiren TBMM Çevre Komisyonu Başkanvekili Prof. Dr. Mustafa Öztürk de Türkiyenin çevre şartları bakımından AB normlarını yakalaması için 68 milyar avroluk yatırıma ihtiyaç olduğunu belirtiyor. Çevre profesörü olan Öztürk, parlamentoya girmeden önce Çevre ve Orman Bakanlığında müsteşar yardımcılığı görevinde bulundu. Çevre yönetimi konusunda çok sayıda kanun ve yönetmelik değişikliği hazırladı. Mustafa Öztürk, öncelikle ABye uyum için Çevre ve Orman Bakanlığı ile ilgili kurumların kurumsal kapasitesinin güçlendirilmesi gerekeceği görüşünde. Çevrenin en zor fasıllardan biri olduğunu vurgulayan Öztürk, iyi bir planlama çalışması yapılması gerektiğinin altını çiziyor.
Öztürk, önümüzdeki günlerde yaşanacakları da anlatıyor. Buna göre çalışmaları daha önce yapılan ve taslak olarak hazır olan Çevre Ajansı Kanunu başta olmak üzere, Çerçeve Su Koruma Kanunu, Temiz Hava Kanunu, Doğa Koruma Kanunu ile Entegre Atık Yönetimi Kanunu TBMMden geçecek.
Mustafa Öztürk, “Özellikle Çerçeve Su Koruma Kanununun yasalaşması ve Nehir Havza Koruma Eylem Planının oluşturulması oldukça önemli. Türkiyenin endüstriyel kirlilik ve risk yönetimi alanındaki AB müktesebatının aktarımına yönelik mevzuatın kabul edilmesi gerekecek." diye konuşuyor.
HAYAT KALİTESİ YÜKSELECEK
Aslında AB için yapılacak bu çalışmalar 70 milyonun yararına. Musiki fasıllarında şarkıların birbirini uyumlu bir şekilde takip ettiği gibi bu işlerin de aynı şekilde yapılmasıyla Anadolunun havası, suyu, toprağı daha temiz olacak. Sanayi, çevre ile uyumlu bir şekilde faaliyet gösterecek. Yüzeydeki ve yer altındaki su kaynaklarının kalitesi iyileşecek. Evsel ve sanayi atık suları arıtılarak alıcı ortama verilecek. Atıklar düzenli bir şekilde toplanarak bertaraf edilecek. Gürültü kirliliği ve görüntü kirliliği en az seviyeye indirilecek. Türkiye, küresel ısınmaya sebep olan sera gazı salınımındaki artışı dizginleyecek. Enerji daha verimli kullanılacak.
Peki, AB, Türkiyeden tam olarak ne talep ediyor? Öncelikle AB mevzuatının uygulanmasından sorumlu en az bir otorite şartı koşuluyor. Direktifler kapsamında lisans veren, yaptırım gücüne sahip otoriteler bir kamu organı ya da bir tür ajans olabiliyor. Yetkilerin dağıtılmasına bir kısıtlama getirilmiyor. Ancak çevresel bilgiye erişimle ilgili olarak personel ve veritabanı gibi imkânların bilgiye erişmek isteyenlere yeterli hizmeti sağlayacak şekilde düzenlenmesine dikkat çekiliyor. Çevre koruma ve karar alma kapmasında halkın zamanında ve etkin olarak katılımını temin edecek idari düzenlemeler yapılması başta gelen şartlardan biri. Hatta sınır ötesi etkiye sahip yatırımlarda, etkiye maruz kalacak halkların katılımı için komşu ülkelerle ikili düzenlemelerin yapılması gerekiyor.
Müktesebatın uygulanması için gereken ana düzenlemeler arasında hava, gürültü, su kirliliği, atık yönetimi, nükleer güvenlik, kimyasallar, sanayi kirliliği kontrolü, sera gazları, doğa koruma başlıkları yer alıyor. Öncelikle her konuda ABye yetkili makamın bildirilmesi isteniyor. Hava kalitesi konusunda bağımsız kalite güvencesi işlemlerini yapmak için uygun kurumlar belirlenmesi gerekiyor. Öte yandan gerekli olduğunda toplumu hızlı bilgilendirmeye yönelik mekanizmaların kurulması da şart koşuluyor.
Gürültü konusunda da AB direktiflerinde ilginç unsurlar var. Gürültüye maruz kalma ve etkileri konusunda halkın bilgilendirilmesi istenirken konuyla ilgili harita ve planların oluşturulması direktifler arasında yer alıyor.
AB direktiflerinde su konusunda da net istekler var. Burada en öne çıkan unsur tüm organizasyonların havza esasına göre yapılması. Avrupa kıtasında az sayıda nehir havzası mevcutken, Türkiye 26 su havzasını barındırıyor. Bu nedenle su konusunda yapacağı ödev oldukça zor. Tüm bu su havzalarında verilerin toplanması, laboratuvarlarda analiz edilmesi, atık su deşarjlarının düzenlenmesi, arıtma tesislerinin kurulması, içme suyu kalitesinin düzenlenmesi gerekiyor.
Türkiyenin çevre faslından geçer not alabilmesi için atık ve çöp sorununu da çözmesi gerekiyor. Hâlen evsel çöpün yüzde 60ının düzenli olarak depolandığı Türkiyede bu alanda yapılacak çok iş var. Üstelik ülkemizin sanayi atıklarıyla ilgili henüz tatmin edici bir bertaraf kapasitesi yok.
Türkiyenin yapacağı ilginç bir düzenleme de AB sera gazı emisyonları izni ticaret planı uyarınca mekanizmalar oluşturmak. Böylece ülkemiz, karbon ticaretinin önemli bir ayağı olan Avrupa piyasasına girmiş olacak. Karbondioksit salınımını önleyenler, çıkarmadıkları gazı satarak gelir sağlayacak.
Türkiyenin önünde, çevre etki değerlendirmesinde halkın katılımını ve yargı hakkını sağlayan Arhus ve sınır ötesi çevre sorunlarıyla ilgili olarak Espo sözleşmeleri duruyor.
Ekolojik bir bakış açısıyla süreci değerlendirenler AB ile yürütülecek çevre müzakereleri konusunda karamsar. Uluslararası paydaşlarla Türkiyede çevre projeleri yürüten Doğa Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Güven Eken, “Asıl açılması gereken çevre başlığı değil, Çevre ve Orman Bakanlığının kendisi.” diyor. Eken, özellikle su kaynakları ve doğa koruma konularında Avrupa standartlarının çok altında bir çizgi gösteren bakanlığın aradaki boşluğu kapatabilmesi için her şeyden önce zihniyet değişikliğine ihtiyacı olduğu görüşünde. Eken şunları söylüyor: “Türkiye, çevre başlığının açılmasını, doğayı korumaktan çok Avrupa Birliğinden yeni fon kaynakları sağlamak için arzuluyor. Ancak çevre başlığını ele alan kişilerin zihniyeti, bu başlığın kolay kolay kapanmaması ile sonuçlanacak, belki de Türkiyenin AB yolunda önünü tıkayacak.”
-Türkiyenin çevresinde neler olacak?
-Atık bertaraf teknolojileri ve yatırımları hızlanacak, yeni bir sektör oluşacak.
-Vahşi atık depolama sahaları kapatılacak veya uygun şekilde ıslah edilecek.
-Atıklar geri kazanılacak, ekonomik bir değer olarak değerlendirilerek ülke ekonomisine katkı sağlanacak.
-Tehlikeli atık kapsamında değerlendirilen pil ve akümülatör, lastik ve kimyasalların ayrı toplanması ve bertaraf edilmesi sağlanacak.
-Sanayi üretiminde zararsız ham madde kullanımı ve kullanılan maddelerin geri kazanımı sağlanacak.
-Yüksek oranda kirlilik oluşturan endüstriyel faaliyetlere hangi şartlarda izin verilebileceği belirlenecek.
-Sanayi tesislerinin kurulma aşamasından lisans alma sürecine kadar halkın katılımı sağlanacak,
-İzin prosedürlerini yürüten farklı kamu kurumları arasında etkin bir eş güdüm mekanizması oluşturulacak ve izinlerin tek elden verilmesi sağlanacak.
-Daha kaliteli yakıt kullanılması, hava kalitesinin artırılması sağlanacak.
-Daha sıkı hava kalite standartları uygulanmaya başlayacak, daha temiz hava solumamız mümkün olacak.
-Hazırlanan tüm plan ve programlar çevre değerlendirmesine tabi tutulacak ve karar vericilere bu bilgi ile birlikte sunulacak.
-Atık suları arıtma şartı istisnasız uygulanacak.
-Tarım ilaçlarının ve özellikle nitratın yer altı sularına karışmasının neden olduğu kirliliği önlemeye yönelik önlemler artırılacak.
-Daha güçlü bir izleme ve denetleme ağı oluşturulacak ve standartların uygulanması sağlanacak.
-Biyolojik çeşitliliğin korunması ve geliştirilmesi sağlanacak.
-İklim değişikliğine ilişkin müktesebata uyum sağlanacak.
-Endüstriden, motorlu taşıtlardan ve ısıtmadan kaynaklanan sera gazı miktarını azaltmaya yönelik tedbirler alınacak.
-Yenilenebilir enerji kaynakları teşvik edilecek.
-Avrupa Birliğinin Yeni Kimyasallar Politikasını oluşturan “Kimyasalların Kaydı, Değerlendirilmesi, İzni ve Kısıtlanmasına İlişkin REACH Tüzüğü” ile kimyasal maddeler için ayrı bir kayıt mekanizması oluşturulacak, risk değerlendirmesi yükümlülüğü endüstriye bırakılacak.
Gürhan SAVGI / www.aksiyon.com.tr / 28 Aralık 2009