Yenilenebilir enerjinin faturası tüketiciye
Almanyada yenilenebilir enerjilere geçiş, elektrik faturalarına eklenen katılma payıyla finanse ediliyor. Ancak katılma payınının tüketici aleyhine böyle artacağı düşünülmediğinden, yeşil enerjinin imajına gölge düştü.
Yenilenebilir enerjilerin teşviki için uygulamaya konan katılma payı Almanya’daki enerji dönüşümünün bedeli sayılmaktaydı. Ancak uzmanlar, yenilenebilir enerjilere ödenen sübvansiyonun katılma payından son derece az olduğuna dikkat çekiyor. Elektrik maliyetinin düşmesine rağmen sanayi şirketlerine tanınan ayrıcalıktan doğan farkın da tüketiciye ödetilmesi eleştirilere yol açıyor.
Teşvikli yenilenebilir enerjinin payı 2008 yılında yüzde 15i bulmaktaydı. Katılma payı olarak özel hanelerle küçük işletmeler kilovat saat başına 1,1 cent ödüyordu. 2014 yılında yeşil elektriğin toplam üretim içindeki payının yüzde 26ya çıkması planlanıyor. Bu durumda katılma payı da altı kat artarak 6,2 cente çıkacak. Elektrik tüketicisinin faturasına eklenecek olan ek kesintinin artmasından öncelikle elektrik borsasındaki fiyatların düşmesinin sorumlu olduğunu belirten enerji uzmanı Felix Matthes, DWye yaptığı açıklamada yasal kesintinin, çevre dostu elektrik üretenlere ödenen teşvik primiyle ekolojik santrallere yapılan yatırımlardan oluştuğunu belirtti.
Matthes, “Ek kesintinin artmasında en çok elektrik satış fiyatının düşmesi rol oynuyor. Teşvikten yararlandırılan çevre dostu elektrik borsada alınıp satılıyor. Borsa fiyatı düşünce getirisi de azalıyor ve bu fark artan katılma payıyla kapatılıyor” dedi.
Elektrik faturasının kabarmasına yol açan bir diğer faktör de sanayi şirketlerine tanınan ayrıcalık. Yoğun enerjiyle çalışan sanayi branşlarının toplam elektrik tüketimi içindeki payı yüzde 20yi buluyor. Böylece normal aboneye büyük fabrikaların elektrik faturası da ödetilmiş oluyor.
Güneş enerjisi
Özel hanelerin elektrik giderlerinin hızla artmasında güneş enerjisine ilk yıllarda uygulanan ve 2012 yılına kadar kurulan güneş enerjisi ünitelerinin yararlandırıldığı teşviklerin de payı var. Alman Hristiyan Birlik Partileri ekonomi politikaları sözcüsü Joachim Pfeiffer foto voltaja aşırı teşvik verildiğini teslim ediyor: “Testi çoktan kırıldı. Başlangıçta güneş enerjisi gibi ALTERNATİF enerji kaynaklarına aşırı sübvansiyon ödendi. Bu bir bakıma doğruydu. Çünkü güneş enerjisinin kilovat saat maliyeti 60 centten 20 cente kadar düştü, hatta 10 cente inmesi bile mümkün. Ama bundan üç, dört yıl öncesine kadar kurulan tesisler çok pahalıya mal oldu. Güneş panellerinden elde edilen elektriğin fiyatına 20 yıllık garanti verildiği için, aradaki farkı daha uzun yıllar kapatmak zorundayız. Asıl sorun buradan kaynaklanıyor.”
Alman Tüketiciyi Koruma Merkezinin enerji uzmanı Holger Krawinkel, bu pürüzün giderilebilmesi için, eski ve pahalı güneş panellerine ödenen teşviklerin katılma payından çıkarılıp bütçeden karşılanmasını öneriyor. Doğayı Koruma Vakfı (WWF) Almanya seksiyonunun yönetim kurulu üyesi Eberhard Brandes enerji dönüşümü maliyetinin adil bir şekilde paylaştırılmasını talep ederken, yüksek enerji tüketen sanayi branşlarının temsilcileri, yenilenebilir enerjilere geçişin istihdamı tehlikeye sokmaması gerektiğini vurguluyorlar.
Özel haneler, küçük işletmeler ve tüketiciyi koruma kuruluşları adil maliyet paylaşımından ve fiyatların düşürülmesinden dem vuruyor. Büyük enerji şirketleri daha da ileri giderek yenilenebilir enerji sübvansiyonlarının tartışmaya açılmasını istiyor.
‘Yüzde yüz yenilenebilir enerjiler vakfının uzmanlarından Rene Mono ise enerji devlerinin propagandasına kanmamak gerektiğini dile getiriyor: “Kârlarının tehlikeye girmesinden endişe ettikleri için yenilenebilir enerjiye çamur atıyorlar. Büyük elektrik şirketleri gelişmeyi uzun süre küçümsediler, çevre dostu enerjileri ciddiye almadılar, toplumun enerji dönüşümü isteğine kulak asmadılar. Uzun süre yenilenebilir enerjilere geçişi sabote edebileceklerini düşündüler ama şimdi dönüşümün önlenemeyeceğini anladılar. Şimdi, çevre dostu enerjilerin maliyet patlamasına yol açacağı senaryosunu işliyorlar. Ama yanılıyorlar. Rüzgâr türbininin ürettiği elektrik, kömür ya da nükleer santral elektriğinden ucuza geliyor. Büyük enerji tröstlerinin gayesi, ticari çıkarlarını siyasete benimsetmekten başka bir şey değil.” DW
www.dw.de
21 Ekim 2013